Bu Blogda Ara

23 Şubat 2014 Pazar

Yaşamak Kolay - Yazmak Zor

   Yaşam, yapaylaşıyor günler geçtikçe. Teknoloji ilerliyor, ulaşım hızlanıyor, bilgisayarlar her işi yapıyor. Yemek desen internetten tek tıkla kapına kadar geliyor. Yapmak gereken tek şey hazırlanmış bu programa soru sormadan evet demek. Yaşayacağımız sıkıntıları,ekonomik zorlukları, haftamızın nasıl geçeceğini bile üşenmeden düşünüyorlar. Hasta olacağımız zaman virüsü, iyileşeceğimiz zaman ilacı temin ediyorlar.
   Duygularımızı kaybediyoruz yavaş yavaş. Sabah uyanacağımız saatin alarmı kurulmuş, bineceğimiz otobüsün numarası belli; gideceğimiz yer hep aynı. Farklılık görmüyoruz ki neyin zor neyin kolay olduğunu anlayabilelim. Yürümek denilen şey bile unutuldu, nereye olursa olsun çok kısa sürede ulaşabiliyoruz hedefe. Sonra değerini bilmiyoruz ya zaten. Kafamızı kaldırıp gökyüzüne bile bakamıyoruz, temiz bir nefese hasretiz. Manzaraları resimlerden seviyoruz gidip bakmaya cesaretimiz yok. Hayatı yaşayamıyoruz; film olan hayatları izleyerek vakti geçiriyoruz. İçinde değiliz işte dünyanın sadece seyirciyiz.
   Sevdiğine mektup yazmayan fotoğraf atan bir nesiliz. Bundan dolayı büyük aşklarımız olmadı belki. Hepsi gelip geçici küçük heveslerdi. Parasının değerinin bilmeyen bir nesiliz çünkü alın teri denilen şey değmedi pek tenlerimize. Biz istedik, olursa sevindik olmaz ise siktir ettik. Üzülecek vaktimiz yok, isteyecek başka alternatif çok zaten. Olmadı bir tweet atıp şikayet ederiz yada sorunların çözümünü arama motorlarına yazarız. Düşünün işte seçeneklerimiz sanal alem kadar sınırsız, yaşadıklarımız ise adil kullanım kadar sınırlı.
   Anlayacağınız, yaşamak bize ne kadar zor gözükürse gözüksün işler tam tersi. Bu baştan çıldırtıcı döngü karşısında bir şeyler yazabilmek ise çok daha zor. Yazmak yaşamayı gerektirir, yazmak hissetmeyi gerektirir, yazmak emek gerektirir. Yazarlar robot olamayacağı gibi yazılar da yapay olamaz. Birilerinin anıları fotoğraflaması gerekirsen birilerinin de anlatması gerekir. Yaşayın ki anlatabilsinler,yaşayalım ki anlatabilelim. Uzun lafın uzunu şöyle olsun : Yaşamak bu kadar kolay olmamalı ki yazmak bu kadar zor olmasın.


Her gün yaşayabilmek ve en kötü günde yazabilmek dileğiyle :)

3 Şubat 2014 Pazartesi

Her İhtimale Merhaba


 Yarı yarıyadır ihtimaller. İki seçenek var ise ikisi de çekicidir ama birine tutulmuşsundur. Hata olacağını biliyorsundur hatta hep hata olduğunu. Hatalar, tekrarlanmak için var deyip göze alınabilir yeni bir hayat.
   Sadece pişman olmayacağımı bilmek istiyorum. Attığım adımlardan,kaçtığım insanlardan, sevdiğim kadından. En küçük anı yakalayıp; her saniyesinin hakkını vermek artık bakış açım. Ya da yontula yontula bu hale geldi kim bilir ? Neyse, bende bilmiyorum nasıl olsa.
   Kimi soruların cevabını öğrenmek zarar verir evinize. Kaçmak ise çare değildir. Peki, bir ihtimal daha; kulakları kapayıp içinden geleni yapmak. Nasıl olsa her ihtimalin sonu ya zararlı ya çare değil. En azından kalbimize fırsat verdiğimiz için suçu paylaşmış oluruz. Bu bile tüm riskleri yakmaya değer. İşte, yeryüzünün en masum ateşi içimizde bir umut oluşturuyor. Söndürmek için o pis suyu döken her insan ise daha fazla kıskanıyor. Düşünmeye gerek yok artık.
   Akışına bıraktık her şeyi. Düşleri, insanları, hayatları. Koşturmuyoruz peşinden; istediğinde evet deyip sadece gülümsüyoruz. Gücümüz yok çünkü kendimizi veya başkasını yargılamaya. İhtimaller bizden daha güçlü çıktı. Artık tek tek yaşayıp karar veriyoruz. Yani düşünemiyoruz yada sürekli unutuyoruz. Neyse işte, her anı yaşa ve her ihtimale merhaba.